Artroplasti ( protez ameliyatları) , fonksiyonlarını yerine getiremeyen, ağrılı bir eklemin cerrahi olarak yeniden yapılandırılması veya şekillendirilmesiyle yeniden işlevini kazanmasını sağlayan bir yöntemdir. Kireçlenme meydana gelen eklemlerde tüm tedavi yöntemleri denendikten sonra hastanın şikayetleri devam ediyorsa, en son çare olarak artroplastiye başvurulur. Temel olarak yapılan işlem eklem yüzeyi bozulmuş, aşınmaya uğramış kemik ve kıkırdağın çıkarılarak yerine metal kısımlar , seramik ve ya dayanıklı polietilenden oluşan yeni eklem yüzlerinin oluşturulmasıdır.

Total Kalça Protezi Ameliyatı ne zaman Yapılmalıdır?

Total kalça protezi ameliyatının ne zaman olacağı çoğu zaman hastaya bağlı bir konudur. Zamanlaması hasta tarafından yapılmalıdır.Total kalça artroplastisi uygulamasında cerrahiye karar verdiren en önemli bulgu ağrıdır. Hastaya kalça protezi önerilmeden önce; kilo verme, ağrı kesici ilaç tedavisi, mantıklı ölçüde aktiviteleri azaltma, daha az fiziksel güç ve aktivite gerektiren işlere yönelme ve baston kullanma gibi yöntemler denenmelidir.

Total Kalça Protezi Ameliyatı Genç Hastalara Yapılabilir mi?

Genç hastalarda kalça kireçlenmesinin sebepleri sıklıkla kalça çevresi kırıkları, romatizmal hastalıklar ve femur başı avasküler nekrozu olmaktadır. Hastalar uzun yıllar ağrı ve hareket kısıtlılığı ile yaşamak yerine ağrısız ve hareketli kalçaları ile işlerine, sosyal ve sportif aktivitelerine devam etmek istemektedirler. Bu nedenlerden dolayı daha erken yaşlarda, hastalara kalça protezi ameliyatı önerilmeye ve uygulanmaya başlanmıştır.

Kalça Protezi Ameliyatı Sadece Kireçlenme Durumunda Mı yapılır?

Kalça artroplastisi, yalnızca kalça artriti nedeniyle uygulanmaz. Kalçanın boyun çevresinde meydana gelen kırıklarının bir kısmında kaynamama ihtimali yüksektir. Bu nedenle yaşlı hastalarda kırık parçanın ameliyatla çıkarılması ve kalçanın fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için çıkarılan parçanın yerine protez konulması gerekmektedir.

Total kalça protezi günümüzde uygulanan en başarılı ortopedik cerrahilerden biridir. Ameliyat öncesinde çekilen ağrıları azaltır, hareket açıklığını kazandırır ve bozulmuş olan hayat kalitesini hızlıca düzeltir.

Kalça Kireçlenmesi (Koksartroz)

Kıkırdak, yarı sert( elastik) yapıya sahip ,eklem yüzeyindeki kemikleri çepeçevre saran, eklemdeki sürtünmeyi azaltan bir dokudur. Kıkırdak dokunun çoğalma kapasitesi çok azdır. Osteoartrit( kireçlenme) Eklem kıkırdağında hasar oluşması ve bu hasarın tamir edilememesi sonrasında başlayan, eklemlerde kıkırdak yıkımılya devam eden, eklemde ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olan bir hastalıktır. Bir çok artrit( eklem iltihabı) tipi olmasına rağmen en sık görülen tipi osteoartrittir. Osteoartrit; yaşlanmaya bağlı ortaya çıktığında dejeneratif eklem hastalığı (kireçlenme, sıvı kaybı, aşınma) olarak da adlandırılır. En çok 50 yaş üzerinde ortaya çıkar. Osteoartritte değişiklikler genelde uzun yıllar içinde gelişir.

Kalça Kireçlenmesinin Sebepleri Nelerdir?

Kalça kireçlenmesinin sebepleri tam olarak bilinmemektedir. Eklem hasarı( kırıklar, kıkırdak kırıkları), kalça çıkığı( bebeklikten gelen kalçanın normal şekliyle oluşmadığı durumlar), yaş, şişmanlık, ağır iş, zorlayıcı sporlar sebepler arasındadır.

Kalça Kireçlenmesi Nasıl Anlaşılır?

Kalça kireçlenmesi , kalça hareketlerinde hafif kısıtlılık yapabileceği gibi tamamen hareketsiz bir eklem oluşmasına da sebep olabilir. Kalça eklem hareketlerinin kısıtlandığı durumlarda vücudun yürüme biyomekaniği bozulacaktır. Bu durum belde ve dizlerde bozukluklara sebebiyet verebilir. Kalça kireçlenmesinde ağrı kasıkta, uylukta, kalçalarda, bazen dizde bile olabilir. Ağrı ilk zamanlarda kalça ekleminin zorlandığı hareketlerle ortaya çıkarken ilerleyen zamanlarda istirahatte bile görülür.

Kalça Kireçlenmesi nin Tanısı Nasıl Konur?

Hastadan iyi alınmış bir hikaye ve fizik muayene ile kalça kireçlenmesinden şüphelenilir, röntgen filmi çektirilmesiyle de tanı kesinleştirilir. Bazı erken dönem kireçlenmelerin tanısı MR ile koyulabilmektedir. Bel bölgesi problemlerinde de kalçaya vuran ağrı olabileceği akılda tutulmalı ve gerekirse omurga patolojilerini ekarte etmeek amacıyla ileri tetkikler yapılması gerekebilir.

Kalça Kireçlenmesi Nasıl Tedavi Edilir?

Kalça kireçlenmesinin tedavisinde kilo vermek, ağır işlerden ve zorlayıcı sporlardan kaçınmak, ağrı kesici ilaçlar kullanmak, yardımcı yürüme cihazları( koltuk değneği, baston, walker vb.) kullanmak ve fizik tedavi yararlı olacaktır.

PRP (Platelet Rich Plasma) trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. Trombositler (kan pulcukları), aktive oldukları zaman büyüme faktörleri olarak bilinen iyileştirici maddeler salgılayarak dokuları iyileştirip yenileme özelliğine sahip olurlar. Bu tedavi yönteminde hastanın kendi kanı alınarak işleme sokulur, kanın diğer elemanları uzaklaştırılıp trombozitten zengin sıvı elde edilir ve kalça eklemindeki kireçlenme nedeniyle hasar gören bölgeye enjekte edilir.

Konservatif tedavilerin başarısız olduğu ilerlemiş kalça kireçlenmelerinin tedavisi cerrahi olarak uygulanan total kalça protezleriyle başarılı bir şekilde yapılmaktadır.

Femur Başı Avasküler Nekrozu

Femur ( uyluk kemiği) kemiğinin kalça eklemini oluşturan etrafı kıkırdaklarla çevrili baş kısmında meydana gelen bir hastalıktır. Femur başını besleyen damarların tıkanması veya farklı nedenlerle femur başına yeterli kan ulaşamaması sonucunda femur başında gelişen osteonekroza ( çürüme) verilen isimdir.
Söz konusu olan, önceleri kasıkta hafif bir sızıyla başlayan ve zaman içinde hayatı zindan eden, şiddetli ağrılarla seyreden ve ilerleyen safhada yürüme sorunlarına neden olan bir hastalıktır. Böylece, zaten yapısı gereği az miktarda kan dolaşımına sahip olan femur kemiğinin baş kısmında geriye dönüşü olmayan bir dejenerasyon( yıpranma , aşınma) süreci başlamış olur.

Kalça Kırıklarından Sonra Avasküler Nekroz Görülebilir Mi?

Ayrışmış femur boyun kırıkları ve 12 saatten uzun süre redükte edilmeyen kalça çıkıkları sonrası %50’ye varan oranlarda avasküler nekroz gelişebilmektedir. Femur baş ve boyun kırığı veya travmatik kalça çıkığı sonrasında, 6-8 saat içerisinde osteonekrotik süreç başlar. Bunu takip eden altı ay içerisinde ise mekanik faktörlerin de etkisiyle, segmenter çökme gelişir.

Travma Olmadan Femur Başı Avasküler Nekrozu Görülebilir mi?

Travmatik nedenler olmadan gelişen femur başı avasküler nekrozunun patolojik gelişimi net olarak bilinmemekle birlikte, steroid kullanımı, alkol kullanımı ve bazı kan hastalıkları ile avasküler nekroz arasında bir ilişkinin var olduğuna inanılmaktadır.

Kemik dokusunun en önemli özelliği, devamlı olarak yıkılarak yeniden yapılanmasıdır. Bu yapım sürecinin sağlıklı ilerlemesi, dolaşımın iyi olmasına bağlıdır. Avasküler nekrozda Subkondral ( kıkırdak altı) bölgedeki yeni kemik oluşumu, çürüyen kemiğin temizlenmesinden daha yavaş geliştiğinden net kemik kaybı, çökme ve subkondral kırıkla sonuçlanır. Bu olay, femur başında kan akımının azalmasından sonraki 2-4. haftaya denk gelir. Tüm bu olaylar gelişirken eklem kıkırdağı, eklem sıvısından beslenmesinin de etkisiyle normaldir. Kıkırdağın yıpranması, subkondral kemiğin çökmesinin ardından gerçekleşir.

Femur Başı Avasküler Nekrozu Nasıl Anlaşılır?

Femur başı avasküler nekrozu çoğu hastada iki taraflıdır ve erkeklerde daha sık görülür. Hastalığın başlangıç döneminde ağrı yokken 1. haftada kasıkta ağrı başlar. Ağrı nadiren de olsa kalça ekleminin yanlarında ve arka kısmında olabilir. Bu aşamada eklem hareketlerinde kısıtlılık yoktur. İlerleyen günlerde özellikle içe döndürme hareketlerinde kısıtlılık gelişir. Eklem kıkırdağının bozulmasıyla birlikte bazı hastada, bazı hareketlerde “klik” sesi şikayeti başlar ki, bu durum, eklem içi serbest parça olduğunu düşündürür. Eklem kıkırdağı ve asetabulumun( kalça ekleminin çatı kemiği) tutulmasıyla birlikte, ağrının şiddeti belirgin şekilde artar, eklem hareketleri de ileri düzeyde bozulur.

Femur Başı Avasküler Nekrozu Nasıl Tedavi Edilir?

Başarılı tedavinin anahtarının erken tanı olduğu ve hastalığın erken evrede iken tanınmasının femur başında meydana gelebilecek çökmeyi önlemek açısından son derece önemli olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Kalça veya kasık ağrısı olan hastaların bunu ihmal etmemesi ve uzman bir hekime başvurması gerekmektedir. Hastalığın tanısı detaylı alınmış bir anamnez, dikkatlice yapılan bir fizik muayene ve radyolojik görüntüleme ile koyulabilir. Unutulmaması gereken bir durum da direkt grafilerin 6 aya kadar normal olabileceğidir. Bu durumlarda MR çekilmesi önemlidir.
Hastalığın kesin ve etkin bir tedavisi olmamakla beraber erken tanı konulması durumunda mutlak istirahat ve ilaç tedavileri yapılması gerekir. Eklem kıkırdağının çökmesi engellenmeye çalışılır. Şikayetler ve hastalık ilerleyecek olursa çeşitli cerrahi girişimler önerilebilir. Bazı cerrahi prosedürlerin erken dönemde etkinliği gösterilmiştir. Ancak ilerlemiş avasküler nekroz tedavileri başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. İleri derecede ağrılı olan ve kalça ekleminde kireçlenmeyle sonuçlanan hastalarda total kalça protezi uygulanması gerekmektedir.

Femoroasetabular Sıkışma Sendromu

Femoroasetabuler sıkışma (FAS), genç erişkinlerde görülen kalça ağrısı ve erken dejeneratif ( kireçlenme) değişikliklerin en sık nedenidir. Femur(uyluk kemiği) baş-boynu ile asetabulum ( kalça ekleminin çatı kemiği) arasındaki anormal temas, iki farklı femoroasetabular sıkışmanın oluşmasına neden olur. Femoral başın asetabulum tarafından örtündüğü durumda pincer tip (kerpeten şeklinde veya asetabular tip), baş-boyun bileşkesinin asimetrik olduğu durumda da cam tipi (tabanca kabzası, hörgüç, femoral tip) sıkışma olur. Ancak, hastaların çoğunda femoral ve asetabular tipin karışımı olan “mikst tip” görülmektedir.

Femoroasetabular Sıkışma Nasıl Anlaşılır?

FAS hastalarında en sık görülen şikayet ön kasık bölgesinde ağrıdır. Ağrı bazen kaba et ve bel bölgelerinde de görülebilir.. Başlangıç döneminde ağrı, çoğunlukla basit bir zorlama sonrası ortaya çıkar, ağrı hafif ve aralıklıdır. Kalça ekleminin öne ve içe doğru kıvrılarak yapılan aktiviteler ( tenis, basketbol, futbol, uzun yürüyüş, koşu, alçak tuvalet kullanmak, yere oturmak, çorap giymek, namaz kılmak gibi) ağrı şikayetlerinin oluşmasına sebep olur.

Femoroasetabular Sıkışma Tanısı Nasıl Konur?

Hastalığın tanısı iyi alınmış bir öykü, dikkatli bir fizik muayene , çok yönlü direkt radyografiler, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri kullanılarak konulabilir.

FAS tespit edilen hastaların bazılarında ağrı ve ya hareket kısıtlılığı görülmeyebilir. Bu aşamada, ayrıcı tanıya önem verilerek, eklem içi serbest cisim, dejeneratif labrum yırtıkları gibi eklem içi patolojiler, eklem dışı kalça ağrıları ve yansıyan ağrılar değerlendirilir. ( iliopsoas tendiniti, adduktor ve piriformis kas zedelenmeleri, trokanterik bursit ve gluteal tendinopatiler , rektus abdominis gerilmeleri ve kasık fıtıkları)

Femoroasetabular Sıkışma Sendromunun Tedavisi Nasıl Yapılır?

Klinik olarak şikayetleri olan FAS hastalarının tedavisinde ilk basamağı istirahat ve anti-inflamatuvar( ağrı kesici ve iltihap kurutucu) ilaçlar ve fizik tedavi oluşturur. Uygulamalar her ne kadar şekil bozukluklarını düzeltmese de, konservatif tedavideki amaç, hastaların ağrılarını gidermek, günlük yaşam modifikasyonlarıyla ağrının tekrarlanmasını önlemek ve hareket açıklığını geri kazanmaktır. Konservatif tedavinin başarısız olduğu durumlarda cerrahi tedavi düşünülmesi gerekmektedir.